31 Ağustos 2008 Pazar

türk tarihine damgasını vuran kelamlar #2


"klasik türk erkekleri gibi beni hiç bir kadın bırakamaz muhabbeti yapmayacagım ama hiç bir kadın beni bırakamaz"

cengiz imren

*hey maşallah.


türk tarihine damgasını vuran kelamlar #1

25 Ağustos 2008 Pazartesi

türk tarihine damgasını vuran karakterler #1

türk tarihine damgasını vuran kelamlar serimizden sonra, şimdide türk tarihine damgasını vuran karakterler ile sizi bambaşka kafalara sokuyoruz.


kendisi medyaya ve canım halkımın beynine damgasını vurduğunda ben daha küçüktüm. ancak ilginç ceketi, kılıcı, arabadan pastası ve o dönemin rus ablalarıyla verdiği alemlerle tanıdığımız bu kişi, titan saadet zincirinin arkasındaki büyük zeka kenan şeranoğlu.

kişiden önce titan saadet zinciri neydi hatırlayalım; sistem basit işlerdi. bir kaç basit gerekliliği sağlıyorsanız çok kolay şekilde bu zincirin bir parçası olabiliyordunuz;

1. salak olmanız.
2. aynı derecede yada sizden daha salak arkadaşlarınız olması.
görüldüğü gibi, oldukça basit bu gereksinimlere sahip bir türk evladı idiyseniz, sizin için titandan daha şen bir eğlence düşünülemezdi.

sistemin işleyişini ise 3 adımda anlatabiliriz.

1. salak olduğunuzdan emin olduktan sonra, halihazırda titana üye olmuş başka bir salağa başvurarak sisteme giriş ücreti olan 2500 DMyi(deutsche mark - üzerinde abidik şapkalı bir abinin resminin olduğu eski bir para birimi.) veriyordunuz.
2. "kazıklanıyor muyum acaba ben?" sorusu zihninizde belirirken, "yok ya, ben niye kazıklanıyım. ben onun yerine bizim ziya'yı kazıklıyım." diyerek salak ziya arkadaşınızıda 2500 DM vererek üye yaptırıp onun üzerinden 500 DM kazanıyordunuz.
3. bundan sonraki adım 1 ve 2. adımların ardı ardına tekrarından ibaret olup, her üye yapılan salaktan 500 ve onlarında üye yaptıklarından belli bir yüzde almak sureti ile zengin olma hayalleri kuruyordunuz.


sistemi türkiyeye getiren bu değerli şahıs kenan şeranoğlu ve tonton pederi barbaros bey, arkadaşını kazıklayarak zengin olma hayali ile gözü kararmış canım türk insanının (tam olarak 30000 adet) üzerinden yaklaşık 75 milyon DMlik bir kaynak yaratmış ve bu paralarının bir kısmını bir adet lamborghini, bir adet ferrari, 2 adet mercedes ve 3 adet BMW gibi motorlu taşıtlara, diğer kısmını ise samuray kılıcı, rus kızı, pasta ve ne idüğü belirsiz ceket ve atkılara yatırmışlardır.

kenan beyin yakalanmasına neden olan vaka ise en yukarıdaki çoğumuzun belleklerinde yer etmiş izmirdeki doğumgünü partisiydi. partide pastayı kesmek için kullanılan samuray kılıcından şüphelenen polisin yaptığı baskında yakalanan ve kılıcın kaçak olmasından dolayı içeri alınıp daha sonrasında ise paraları gümlettiğinden dolayı 33 yıl ve o zamanın 22 milyarı cezaya mahkum edilen bu şirin insan, 4 şubat 2008de tahliye oldu. Alihan'la karşılaşmaları halinde inanılmaz bir sinerji yakalayacaklarına kesin gözü ile bakıyorum.

bizim millet çok sever bilirsiniz, bunları görünce bide transa geçip, "hey, hey, hey, hey..." tarzı heyliyen bir grup vardı. Allah selamet versin...

17 Ağustos 2008 Pazar

göster amcana pipini

forward mailler yollayan ekseriyetle bilgisayar müptelası, ya da süper basit masabaşı işi olup bütün gününü facebook-youtube-forward mail üçgeninde geçiren arkadaşlarınızdan almışsınızdır bu resmi içeren maili. tamam çok sevimli, espriler, şakalar filan da bunun arkasında ciddi bir kriz yatıyor bence.

öncelikle bu tombul efesin içine işeme fikrinin bu bebeden çıktığını hiç sanmıyorum. fotoğrafın arkaplanını düşünmekte fayda var. bu bebenin ebeveynleri ya çok bayık tipler, dolayısıyla hiç bir çift bunlarla tatile gitmek istememiş. veya kadın "ay mücahit koca sene iş güç paralandım resmen, kimseyi çekemem" dediği için çekirdek aile formatında tatile çıkılmış. muhtemelen artık 3. günün sonuna doğru da çift gayet normal bir şekilde birbirlerinden baymaya başlamış. ve yine muhtemelen kadının uyuyarak güneşlenme seanslarından birinde adamda baygınlık tavan yapmış ve bu dombili bebesine ilginçlikler yaptırıp fotoğrafını çekme fikri gelmiş aklına.

yukarıda da dediğim gibi fotoğraf karesi çok şirin. ama bu çocukta yaratacağı etkileri düşünsenize. bu 3-4 yaşlarında tombul efesin içine işediği için türkiye'nin önemli bir bölümü tarafından tanınan ve bu hareketi sempatik bulunan, adeta takdir edilen çocuk, ileride neler yapmaz?

ergenlik döneminde "bir arkadaş"ının ailesi haftasonu evde değilken başlanan ilk alkol alma dönemlerinde, birlikte içtiği arkadaşlarının birinin tombul efesinin içine de işerse, aynı şekilde sempatik mi bulunur? "ay ne şeker şey" mi denir? o çocuğun arkadaşı o tombul efesi kırmaz mı bu bebenin kafasında?

çocuğu eşşeklik yapmaya alıştırmak mıdır lan iyi ebeveynlik?
tomogaçi mi bu çocuk?

16 Ağustos 2008 Cumartesi

türk tarihine damgasını vuran kelamlar #1



"eğer ruhlarımızı ortaya koyacaksak, senin ruhun ve benim ruhum ortaya gelecekse, Allah'ım üzerine yemin ederim ki; senin ruhun benim ruhumun önünde diz çöker tovbe ister"

*içimde öyle bir his var ki bu bölümün kralı nihat doğan olacak gibi geliyor.
** vidyoyu capture eden web sitesine dikiz. nihat doğan'ın bu laflarının altında ironik duruyor.

alelade kandırıldığımız beyanatlar

"bişey olmaz, damar damar üstüne binmiştir. "

kolda, bacakta nerede olduğu farketmeksizin herhangi bir acı duyulduğu esnada çevre karakterler tarafından yapılan yorumdur. sizin o sırada kolunuz kopsun, acıdan ölün; onlar için durum sadece bir damarın başka bir damar üstüne binmesidir. normal bir durumdur. karaciğer akciğer üzerine, mideniz böbrek üzerine yada beyninizin taşağınızın üzerine binebilir onlar için. bişey olmaz..

"sen ver, ben ağzımı değdirmem."

sıvıya en ihtiyaç, kurumuş anımızda yanıbaşımızda kasıtla sakladığımız o su şisesine göz diken kötü arkadaş repliğidir bu. suyu saklamanızın nedeninin sadece onun ağzından iğreniyor olduğunuzu varsayan aptal bir yanılmacaya düşmüş arkadaşınızın en rahatlıkla söylediği yalandır bu. bu yalana kanmayın, son damlanın her zaman donunuza düşeceği gerçeği kadar güçlü başka bir gerçek varsa o da o şişe suyun hiçbir zaman ağzın az yukarısından havadan dikilerek içilemeyecek olmasıdır. gelmeyin böyle oyunlara.

"to be continued..." -
bunada inanmayın, gelmeyebilir.


13 Ağustos 2008 Çarşamba

neden alihan?

bu blogun adı neden hepimiz recep bülbülses'iz, ya da hepimiz ajdar'ız değil de hepimiz alihan'ız?

cevabı basit...
alihan bizden biri.
alihan gibi sansasyonlarla gündeme gelen diğer şahısların icraatlarıyla alihan'ınkileri karşılaştıralım, farkı göreceksiniz.

misal gökhan özen. malum her albüm arefesinde süper kurgulanmış hollywood senaryolarını sergilemekten imtina etmeyen biri. yeri geldi jet-ski ile kayboldu, yeri geldi kadın kuaförünü dövdü (neden dövmüştü lan o kuaförü?) şimdi eğri oturup doğru konuşmak lazım. burası türkiye. jet-skiyle kaybolmak ne demek lan? florida'mı lan burası? köpek balıklarıyla da boğuştun mu? hele son albümdeki hareketleri gökhan özen'in artık iyice yaratıcılıktan uzaklaştığının en büyük göstergesi. iki biceps, iki göğüs kası, ve tabiki dövme. ah be gökhan, bu iş tutsa doğuş kraldı şu an.

ikinci örnek olarak ajdar'ı ele alalım mesela. her ne kadar alihan'la ortak bir sansasyona imza atmış olsalar da, genel duruş itibariyle birbirinden çok ama çok farklı karakterler. alihan kendisiyle bu kadar taşak geçilmesine müsade etmez asla. alihan gururludur. yanlışı sevmez, hatayı kabul etmez. zira ajdar'la olan tatsız münasebetlerinin sebebi de alihan'ın ajdar'la bu kadar taşak geçilmesine rağmen ajdar'ın umursamaması yüzünden çıktı. halkın çocuğu alihan sadece kendisi için duyarlı değil, bir türk çocuğunun ezilmesini de içine sindiremiyor.

bu örneklere karşılık alihan ne yapar? atadan kalma yöntemleri kullanır. ama olduğu gibi yöntemleri copy/paste olarak da uygulamaz. her hareketine biraz kendisini katar. misal köprüye çıkar ama atlamaz, benzin döküp kendisini yakmaya çalışır. gece bir bayanla dışarı çıkar görüntülenmek için cümle alemi toplar, ama fason kavgada yere atılan telefon olarak kendisininkini kullanmayacak kadar da kurnazdır.

velhasıl
alihan türkiye'dir
türkiye de alihan...

bir utanç, bir gurur...


müzik sektöründe ara sıra rastlanan, keşke olmasa dediğimiz durumlardır şarkı araklamak. genellikle görülen versiyonları bir şekilde pazarlama eksiği ile ünlenememiş şarkıları cımbızlayıp sıfır kilometreymişcesine piyasaya sürme şeklinde olur. ama malesef sanat güneşlerimizden petek dinçöz'ün şu yaptığı yenilir yutulur cinsten değil. sen kalk yılların "can't touch this" ini al "sen değmezsin" diye piyasaya sür. yer mi anadolu çocuğu? asla! gerçi mc hammer'ın şalvarı da bizim kültürümüzün bir parçası. petek bu hareketiyle şalvar olayının intikamını almak istemiş olabilir.

hep yerli sanatçılarımız yabancı şarkıları çalacak değil ya bu örneğimiz de tam tersi şekilde cereyan eden bir durum. natasha bedingfield (soyismini yanlış yazmış olabilirim kontrol etmeye üşendim) hem gözümüze hem kulağımıza hitap eden leziz bir sanatçıdır. kalkmış berdan mardini'nin "senden çocuğum olsun"unu almış "i wanna have your babies" diye piyasaya sürmüş. çok yazık. natasha iyi kızdır kendisi bilse aslını astarını böyle bir işe kalkışmazdı tahminim. prodüktör kurbanı olmuş belli ki...

12 Ağustos 2008 Salı

ince bir çizgi

"Ders çıkaracağınız, tek solukta okuyacağınız enfes bir tesbit." -The Guardian

hacetin tam başverdiği noktada, yaşamla ölüm-siyahla beyaz arası gibi, soğuk terler döktüren o an. Tam bilemediğimiz, emin olamadığımız, emin olupta yanılmaktan korktuğumuz çizgidir bu.

osurmakla, kaçırmak arasında.

deneyipte, yanılmadığınızı gördüğümüz o anda yaşadığımız sevinç ne kadar gariptir dimi? Ne kadar buruk bir sevinçtir aslında bu. Günlük bir vücut tepkisinden bu kadar haz alan, nasıl sapık bir bünyedir bizimkisi?

bu sevinç akabinde yaşanılan büyük yıkıntı ise eve gidipte donu indirince farkettiğimiz ince sarı çizgidir. nasıl olur, yok canım demeyin. bu oluyor, sizde biliyorsunuz.

"eğitim cehalet alır, eşeklik baki kalır."

6 yaşından beri okuyorum lan ben.

bir kaç soru..?

ilk iki karakter cankan duosu değil mi? cankanın yanındaki üniversal şöhrete haiz medyum recep kaplan. bakmayın burda böyle aslan gibi durduğuna, bundan 30 saniye önce canlı yayında dayak yedi kendisi. en son şahsı tanımıyoruz. muhtemelen recep kaplan ve cankanın şöhretinden faydalanmaya gelmiş bir soteci.



elinde mikrofon konuşan şahıs açık bir şekilde müslüm gürses benzeri. buraya kadar bir sıkıntı yok.
peki arkadaki kırmızı takım elbiseli, melül bakışlı insan hangi kişi yada kuruluşun benzeri ?

a. müslüm gürses
b. ibrahim tatlıses
c. elvis presley
d. hepsi


(cevap: d)

biz size geldik bitlendik...


"o piti piti
karamela sepeti
terazi lastik cimnastik
biz size geldik bitlendik
son dersimiz matematik
tik tik tik. tik."

çocukken kafamız daha mı iyiydi acaba? bu ne lan?

o piti piti - prozidiye uymak amacıyla götü boklu bir çocuk tekerlemeye "o" sesini eklemiş. aslında "pisi pisi" olarak başlıyan bu mısra, aynı götü boklu ve aynı zamanda peltek olan bu pepe tarafından halka "piti piti" olarak lanse edilmiş, ve böyle kabul görmüştür.

karamela sepeti - çocuk devam ediyor. tek başına kediyi yakalayamayan çocuk, arkadaşına şeker teklif ederek yardım istiyor. yani demek istiyor ki, "gel biz bu kediyi köşede kıstıralım ve tartalım." şeker olarak bir sepet karamela ikram etmesinden anlıyoruzki, bu çocuk zengin bir muhitte oturuyor.

terazi - bu tamam, kediyi tartıcak çünkü.

lastik - bu da tamam, kedi terazide rahat durmucağından, bağlamak icab ediyor.

cimnastik - bu ne lan? (çok düşündük ama bunu bulamadık yani.)

tekerlemenin merkezini oluşturan bu bölüm, adeta bir nakarat havasında. dikkat edin;

biz size geldik bitlendik - çıkarttığımız sonuç; zengin muhittede bit olabilir. olabilir, insanlık halidir. ama yani nasıl bir sosyal çevreyse, her birbirine giden bit kapıyor. bu nasıl bir mantıktır? sen tekerlemeyi söyle defalarca, gitte o biti temizleme. ne pis insanlardır bunlar? şimdiki kafam olsa, gözümün içine baka baka "biz size geldik bitlendik" diyen mahalle arkadaşlarımla top oynar mıydım?

son dersimiz matematik - verilmek istenen mesaj yerinde; "hayat bir matematiktir." kediyi yakalamak amacıyla küçük oyunlar kurgulamanın bir uzantısıdır bu.

tik tik tik - küçük yaşta insanları içten pazarlıklı , alicengiz tipler olmaya iten, gizli bir komplodur bu. ebeyi seçene kadar tik tik tik şeklinde uzatılabilir.

bu tekerleme beni çok yordu. tam anlamı ile çözümleme yapmak 17 senelik bir tedrisat hayatını gerektiyormuş demekki.

ama bir hafifleme var.

büyük komplo



güzel ülkemizde gün geçmiyorki orspu çocuğu bir magazin programı türemesin, kirli emellerine bir halk kahramanını alet etmesin... hem kalk sen alihan beyin rızası olmadan aile içi münasebetine burnunu sok, hemde gel sonra bunun bir senaryo olduğunu iddia et.

tesbitimiz şu yönde;
türk televizyon dünyasına yeni giren fox tv, alihan gibi türk halkının göz bebeği bir sembolü gözüne kestirmiş ve kendi reklamını yapmıştır. biz yeriz de, yer mi bunu anadolu çocuğu?

buradan alihan üzerinden kendi reklamımızı yaptığımız için, kendimizdende tiskindik.
üniversite mezunuyum ben.

(bkz. alihan)


zamanında eksisozluk'te Alihan hakkında yazdığımız bir küçük tesbiti sizinle paylaşmak istiyoruz;

"an itibari ile star tvde izledigim magazin nektarı $ov programlarindan birinde baskina ugrayan (!) $ok karakter. sözlü oldugu esnada baska bir kızla bir cafede samimiyete varan alihan, cafenin dışında 200m ötede magazin snipercisi ve arkadaslari tarafindan izlenmektedir. sözde sözlüsü ve sözde kayinvalidesi ayni esnada kafeyi basar. curcuna olur, alihan yine olaya "bekar adamım ben, size ne yav" tarzı bir yorumla nokta koyar. olayın onceden kurgulandıgı, ama bir o kadarda ucuz bir kurgu olmasi, yine aynı ucuzluktaki aktris genc kızların oyunculugundan hemen belli olur. ya kız kavgası edeceksin, git sac cek, it, kak birsey yap, niye tuzluk atıyorsun? bu arada alihan inanılmaz derecede, sac ekme merkezlerinin once-sonra seklinde yaptıgı tanıtım afislerindeki "sonra" karakterine benziyor, o saclar nasıl bir kıvırcıktır, gürdür, parlaktır. bu arada alihan'ın spot altında kazagının icindeki atlet fanila da bütün bu olaylara ayrı bir ışık tutar, gözümüzün içine batar bu ışık hatta. of midem ekşidi."

(etipopkek, 24.12.2007 04:07 @ sourtimes.org)

vakti zamanında hakir gördüğümüz Alihan'ın bir gün playboyluk mertebesine bile varacağını kim tahmin edebilirdiki?